İÇİNDEKİLER Önsöz...................................................................................... 7 Giriş ..................................................................................... 11 Asılsız Hikâyelerimiz: Temel Noktalar ................................ 15 I. Kısım: Sizin ve Zamanın Asılsız Hikâyesi.................... 19 1. Benim Asılsız Hikâyem ................................................... 21 2. Sizin Asılsız Hikâyeniz.................................................... 37 3. Siz Şimdi’desiniz ............................................................. 48 4. Siz ve Geçmiş .................................................................. 59 5. Zamanın Dışında Siz........................................................ 71 6. Siz ve Zaman.................................................................... 87 II. Kısım: Üç Benliğiniz ..................................................... 93 7. Üç Zaman-Bedeni ............................................................ 95 8. Şimdiki Zaman-Bedeniniz ............................................. 112 9. Geçmiş Zaman-Bedeniniz.............................................. 120 10. Potansiyel Merkezi....................................................... 139 11. Atılımları Anlamak ...................................................... 148 12. Terapinin Ötesi............................................................. 160 III. Kısım: Geçmişin Yükünden Kurtulma Programı.. 165 Programa Giriş................................................................... 167 1. Gün: Sadece Bakmak .........................................................170 2. Gün: Düşünce İzleme .........................................................172 3. Gün: Bağımlılık Yapan Davranış Kalıpları........................176 4. Gün: Düşüncenin Yerini Belirlemek ..................................180 5. Gün: Zamanı Durdurmak ...................................................185 6. Gün: Ben Bir Kamerayım...................................................190 5 7. Gün: Kaseti Değiştirmek ....................................................194 8. Gün: Dargınlıkla Baş Etmek ..............................................198 9. Gün: Bağışlama + Minnettarlık ..........................................200 10. Gün: Hayvanlara Karşı Şefkat..........................................204 11. Gün: Asılsız Hikâyenizi Yazmak .....................................213 12. Gün: Kişilik Kalıplarını Değiştirmek ...............................215 13. Gün: Dünyayı Olgular Olarak Görmek ............................219 14. Gün: Kaydediciyi Bulmak................................................223 15. Gün: Doğru Düşünme, Doğru Eylem, Doğru Duygular...226 16. Gün: Tepki Değil, Karşılık Vermek .................................229 17. Gün: Dünyaya Açılmak....................................................231 18. Gün: Korkularınızın Kaybolduğunu Görmek...................234 19. Gün: Asılsız Hikâyenizin Dizildiği İpi Çıkarmak ............237 20. Gün: İyileşme Başlıyor.....................................................241 21. Gün: Hizmet: Yeni Öykünme...........................................245 Son Söz ............................................................................... 248 Sözlük ................................................................................. 251 Teşekkür ............................................................................. 262 Yazar Hakkında.................................................................. 263 6 ÖNSÖZ Bryan’da dikkatimi çeken ilk şey gülüşü oldu. 1985’te bir İngiliz yayınevinin külüstür ofislerinden birinde yardımcı editördüm ve o sırada üç yıllık evliliğim yeni sona erdiği için hayata pek gülümseyerek bakmıyordum. Yayın ve reklam bölümündeki elemanlarla sessiz sakin bir şirket toplantısının ortasındayken görüşme aniden odanın bir köşesinden gelen bir kahkaha sesiyle bölündü. Sesi diğerlerini bastıran editör başta olmak üzere bütün yayın ekibi sarsılarak kıkır kıkır gülüyordu. Bu, alelade bir kahkaha değildi –o boğuk bariton ses sessizliği yarıp geçti, her köşeye sızdı ve odada oturan herkesin üstüne yağdı. Gerçekten de sonraki haftalarda keşfettiğim gibi Bryan’ın kahkahası duvarları aşabiliyordu. Çok geçmeden odadaki herkes onunla birlikte gülmeye başladı –normalde pek asık suratlı bir gruptu- ama birbirlerini taklit ettikleri için gülmüyorlardı. Bu, insanların doğrudan ruhun içinden gelen sevince nadiren tanık olduğu zamanlarda yaşadıkları şoku yansıtıyordu. Bunu izleyen aylarda Bryan’ı tanımaya ve geçmişi hakkında bir şeyler öğrenmeye başladıkça çınlayan kahkahaları beni daha da şaşırttı. Bryan çocukken tacize uğramıştı –fiziksel taciz değil fakat onu takatsiz bırakan zihinsel bir zulümdü bu. Duygusal açıdan tutuk olmasına rağmen zeki bir adam olan babası George hayatında büyük bir hayal kırıklığı yaşamış ve 7 bunun sonucunda hissettiği hüsranın acısını –genellikle düşmanca iğnelemeler şeklinde- oğlundan çıkarmıştı. Bryan babasının ikinci evliliğinden olma istenmeyen üçüncü çocuktu ve George’a, onunla bir gün daha yaşamaktansa iki çocuğunun kendisinden alınmasını tercih eden ilk karısıyla sevgi dolu bir ilişki kurmadaki başarısızlığını sürekli hatırlatıyordu. George oğlunu ismen tanımayı reddediyor ve ona bağırma veya küçümseme ve sözel olarak bir şekilde taciz etme fırsatını hiç kaçırmıyordu. Bryan son derece zeki olsa da babası onu bıçkın suçlu çocukların gittiği bir okula gönderdi ve Bryan orada ancak ustaca laf cambazlığı yaparak hayatta kaldı. George en küçük oğlunun şaşırtıcı yeteneklerini görmezden gelmekle yetinmiyor, bunları yok etmek için de elinden geleni yapıyordu. Böylece Bryan’ın okulundan gelen ve onun Oxford Üniversitesi’ne başvurmasını tavsiye eden mektubu görmezden gelerek 16 yaşında okuldan ayrılmasını sağladı. Bryan’ın annesi Edie ona tapıyordu fakat hayatında hiç ebeveyn modeli olmayan bir öksüz ve George’un bir diğer hedefi olduğu için nasıl iyi bir anne olunacağına dair hiçbir fikri yoktu. Bryan bir anlamda ebeveynine rağmen büyümek ve daha sonra başarılı bir gazeteci, yayıncı ve girişimci olarak hayata tutunmak zorunda kaldı. Böyle iç karartıcı koşullarda genellikle mizah bir sığınak olur, tıpkı derin spiritüel sorgulamalar gibi. Bryan ergenlik çağının başlarında spiritüel bir arayışa girdi ve yetişkin olduktan sonra üniversiteye girdiği zaman felsefe bölümünü seçmesi tesadüf değildi. Bana göre, bu özgeçmiş karşımdaki bu mutlu ve duyarlı kişiyle ve iki kızımıza örnek bir baba olan –bazı anlar dışında- adamla hiç uyuşmuyordu. Otuz yıl süren neşeli birlikteliğimiz süresince Bryan’ın geçmişinin ara sıra davetsiz bir hayalet gibi etrafında süzüldüğünü gözlemledim. Herhangi bir dürtüye –hafif bir ses yükselmesine veya en ufak bir itiraza- hemen öfkeyle tepki veriyordu. Neler oldu 8 ğunu kavrayana kadar bu aşırı tepkisi karşısında sersemliyordum. Benimle iletişim kurmuyor, hâlâ George’la konuşuyordu. Bryan, kendisinin de şimdi ifade ettiği gibi, zaman-yüklüydü, geçmişindeki çözülmemiş bir şeyi örtbas edip gömmeye çalışıyordu. Zaman içinde bu hayaletin gittikçe daha seyrek görünmeye başladığını gözlemledim. Bryan yola bir terapistle çıkmak yerine, yaptığı bu yolculuğun haritasını kendi anlayışına ve sağalmasına göre çıkarmayı tercih etti ve pek çok yaratıcı insan gibi, sonunda bu deneyimini başkalarına da yardımcı olacak şekilde evrenselleştirme arayışına girdi. Kendi hayaletlerinden kurtulma sürecini gözlemlerken geçmişin hepimizin içinde ayrı bir benlik olarak var olma –ve çoğu defa diğer benliklerin despotu haline gelme- olasılığını düşünmeye başladı. Çıktığım kısa bir yolculuktan döndüğüm bir gün, Üç Benlik teorisi sanki hiç yoktan, bir bütün halinde ortaya çıkıverdi ve daha sonra Bryan bunu geliştirmek için aylar harcadı. Diğer öğretilerle belli paralellikleri olsa da, insan deneyiminin karmaşası hakkındaki sorulara bu denli basit ve bu denli çok yanıtı olan başka bir model tanımıyorum. Bilinci tanımlamaya çalışan diğer teoriler yetersiz kalıyor, çünkü bunlar hayatımızdaki karmaşıklıkları ve insan potansiyelinin bütün menzilini kapsamıyor. Aydınlanma vaat eden programların çoğu sırf geçmişin tahripkâr gücünü hesaba katmadıkları için başarısız oluyor. Üç Benlik modeli, geçmiş benliğin büyük ölçüde olumsuz etkisini ve bunun nasıl kalıcı bir davetsiz misafir haline geldiğini incelemenin yanı sıra, insanların hiçbir zaman yeterince yanıtlayamadığı pek çok soruya da –uzağı görmek veya ölüme yakın deneyimler gibi “zamanın dışında” yer alan olaylardan, insan bilincine ve onun fiziksel beden dışındaki “hayatına” kadar- zekice yanıt veriyor. Bu bağlamda, bu teori benim The Field (Alan), The Bond ve bilincin gücü üstündeki çalışmalarımla da mükemmel uyuşuyor. 9 Bu kitap insan olmanın ne anlama geldiğine dair en makul teorilerden birini ortaya koymanın yanı sıra, okuyucuyu güçlü araçlarla da donatıyor. Bu kademeli program, geçmişin yüklerinden kurtulmak ve zaman-yüksüz hale gelmek ve Bryan’ın tabiriyle “hayatınıza yeniden âşık olacak kadar” özgürleşmek için kapsamlı bir rehberdir. Bu kitap gerçek kişisel deneyimlerden yola çıkarak yazıldığı için bu denli derin yankı uyandırıyor. Nihayetinde bu yapıt Bryan’ın acıdan ve irdelenmemiş zorlukların karanlığından anlayışa ve geri kazanılan bütünlüğe doğru yaptığı yolculuğu temsil ediyor. Siz de onunla birlikte yola çıkın ve az yükle yolculuk etmeyi öğrenin. Lynne McTaggart Londra, Temmuz 2014 10 GİRİŞ Bu kitabın özünde radikal ve değişim yaratan bir fikir yatıyor: Düşünce düşüneni düşünür. Bu, insanı rahatsız ediyor, kulağa doğru gelmiyor ve kesinlikle sağduyuya aykırı görünüyor. “Ben” düşünüyorum ve düşüncelerimi ben kontrol ediyorum kavramına o kadar alışmışız ki bu kudretli “ben”in aslında düşüncenin kendisinin bir kurgusu ve yaratısı olduğunu idrak etmemiz mümkün değil. Kabul gören görüşe ters düşen bu fikrin doğru olduğunu göstermek için düşüncenin ne olduğunu ve nasıl ortaya çıktığını açıklamam gerekiyor. Bu kitap “ben” duygusunun nasıl sadece kısmen anlaşılan deneyimler vasıtasıyla yaratıldığını gösterecek; söz açılmışken, hemen her deneyim kısmen anlaşılır, çünkü her durumda sadece sizin kendi bakış açınızdan görülür. Ve pek çok düşünceniz çoğunlukla birbiriyle çelişen pek çok “ben” üretir. Buradaki esas mesaj, insanların çoğunun yanlış bir evrensel kimlik duygusundan yola çıkarak faaliyette bulunduğudur –siz olduğunuzu düşündüğünüz şey değilsiniz. Düşünülerek var edilen “ben”, hakiki ve daimi mutluluğa açılan kapı olan gerçek benliğinizi maskeler. Bu kapının ve her zaman şimdide bulunan neşe dolu bir hayatın anahtarı kendimizi zamanın içinde ve zaman vasıtasıyla anlamaktır. 11 Bu aynı zamanda çoğu büyük dinin de esasıdır –her zaman açıkça belirtilmese de bu dinlerin nihai hedefi bize zaman vasıtasıyla bir benliğin yaradılışını anlamayı öğretmektir. Mesela, İsa’nın en önemli öğretileri zaman içindeki insanla ilgilidir. O bize “yarını düşünmemeyi” öğretir ve “küçük çocuklar gibi olmamıza” yönelik tavsiyesi, geçmişin ağırlığı olmadan ve geçmiş hayali bir geleceğe doğru uzanmadan şimdiki zamanda yaşamamız için yaptığı bir çağrıdır. Buda da benzer şeyler söylemiştir; The Dhammapada’ya* göre, Buda şöyle der, “Bugün olduğumuz şey düne dair düşüncelerimizden kaynaklanır ve şimdiki düşüncelerimiz ya- rınki hayatımızı oluşturur: hayatımızı zihnimiz yaratır.” Bunu izleyen dizede de şöyle diyor, “O beni aşağıladı, o beni incitti, o beni yendi, o beni soydu. Bu tür düşünceler düşünenler nefretten kurtulamaz.” Bu sözler gerçekliğimizi yaratan düşünceler vasıtasıyla zamanın deviniminin bir ifadesidir. Dünyamızı düşünerek var ederiz. Hindu Upanişad’lar da bize şöyle der: “Bir insan hayat yolunda nasıl yürür ve nasıl davranırsa öyle olur. İyilik yapan iyi olur; kötülük yapan kötü olur. Saf edimlerle saflaşır; kötü edimlerle kötüleşir.” Bu metinler çözümün benliği zaman içinde ve zaman vasıtasıyla anlamakta yattığını ve benliğin tamamen düşüncenin bir yapısı olduğunu göstermeye çalışıyor. Ne tuhaftır ki benlik duygusu hiçbir zaman tanımlayamadığımız bir şeydir. Tersine, ne olduğumuzu zaten bildiğimizi farz ederiz, çünkü neticede düşüncelerimizden daha yakın ne olabilir ki? Ve sürekli düşünen ve analiz eden daimi bir benlik olduğuna hipnotize edilmişçesine inandığımız içindir ki onu sağaltmak –belki daha az öfkeli veya takıntılı hale getirmek- için terapiye veya aydınlanmak için guruya başvururuz. Fakat eğer bütün yapı bir düşünce biçiminden, rüzgârdaki sisten daha somut bir şey değilse sağaltacak veya aydınlatacak ne var ki? * Türkçe baskısı “Dhammapada: Gerçeğin Yolu” ismiyle yayınlanmıştır-ç.n. 12 Büyük dinler ve mistikler çağlar boyunca bu kapının kilidini açmamıza yardım etmek için hep farklı mesajlar vermeye çalıştılar. Bize farklı biçimlerde egoyu alt etmemiz, kendimizi aşmamız, dinginleşmemiz söylendi. Bugün bile bize “şimdi”nin gücü hatırlatılıyor. Aşkın bir hayatın anahtarı benliği hem zamanın dışında hem de bir zaman süreci olarak anlamakta yatıyor: nasıl’ın gücü, tabiri caizse. Bu kitap ve onun özünü oluşturan Geçmişin Yükünden Kurtulma Programı size her dinin gerçek anlamını ve mükâfatını sunuyor. Nihayetinde, hiçbir din, metot ya da felsefe sizin derinliğinizi ve gizeminizi yakalayamaz. Hatta bu programı bu süreçte atılması gereken fakat geride bıraktığınız bir adım olarak görmeye başlayacaksınız. Onun yerinde doğal bir varlık, “zaman-yüksüz” bir kişi olarak siz olacaksınız. O zaman dünyaya sunmak için doğduğunuz bütün potansiyelinizi ortaya koyabileceksiniz. Birleşik bir alanın bir parçası olduğunuzu ve her şeyle ve herkesle bağlantılı olduğunuzu anlayacaksınız. Sizin kaderiniz, hayat artık yaşamaya değmez hale gelene dek ağırlığıyla onları yavaş yavaş yıpratan bir geçmişin kök saldığı onca insanın kaderi olmayacak. 13 ASILSIZ HİKÂYELERİMİZ: TEMEL NOKTALAR Altın Kural: Yüzleşmekten kaçtığın her şey sırtına yük olur! • Hepimizin, dünyamıza bir renk veren ve sürdüğümüz hayatı belirleyen kendi hikâyemiz –onunla birlikte yaşadığımız bir efsanemiz- vardır. • Hikâyenizin kaynağı deneyimlerinize, ailenize ve atalarınıza dayanır. Ancak bu bir bellekten daha fazlasıdır: bu bir enerji damgasıdır. Bu enerji, süreç içinde bir “siz” yaratan duygu ve düşünceler için katalizördür. Hayatınızı, sanki komuta eden daimi bir siz varmış gibi yaşasanız da gerçek şu ki düşünce düşüneni düşünür. • Hikâyeniz doğru değildir. O, koşulları, diğer insanları ve onların motivasyonlarını hesaba katmadan ve neredeyse tamamen sizin bakış açınızdan görülen olayların bir izlenimidir. • Deneyimlerden ibaret geçmişin bir yapılanması olduğunuz için siz bir zaman fenomenisiniz: şimdi, geçmiş ve potansiyel. Bu bağlamda, Üç Benlik’e veya zaman-bedenine sahipsiniz: 15 1. Şimdiki zaman-bedeni ya da benliği bedeninizi, beyninizi ve uzay ve zaman içinde tanık olduğunuz dünyayı içerir. O bedensel ihtiyaçları, korunmayı, güvenliği vs. esas alan basit bir belleğe sahiptir. 2. Geçmiş zaman-bedeninin veya benliğinin deneyimin türüne bağlı olarak üç tabakası vardır: Bilgi (yeteneğin hatırlanması ve öğrenme), Öykü (isminiz, dininiz, milliyetiniz vs.) ve Psikolojik (hikâyenizin esas kısmını oluşturan olayların anısı). 3. Potansiyel merkezi veya benliği uzay ve zamanın dışındadır. O aynı zamanda evrensel veya ortak bilinç olarak da bilinen kişisel olmayan bir benliktir fakat bir beden vasıtasıyla uzayın ve zamanın içinde ifade bulur. Potansiyel pasif haldeyken her deneyimin sessiz tanığıdır ve biz uyurken ve uyanıkken süre giden daimi bir benlik duygusunun tek gerçek kaynağıdır. Fakat kişisel olmadığı için bu benlik duygusu siz değildir! • Şu andaki deneyime tam anlamıyla tanık olmadığınız sürece geçmiş birikir. Tam anlamıyla tanık olunan deneyim hiçbir enerji izi bırakmaz. • Geçmiş oluştukça bir uzay duygusu da oluşur, bu da bir ayrılık ve nihayetinde dünyadan yalıtılmışlık duygusu yaratır. • Geçmişin enerji damgalarından gelen atımlar, titreşimler. Geçmiş zaman-bedeninin tamamlanmaya ve nihai anlayışa ulaşma çabalarıdır. Deneyim sadece uzay ve zaman içinde meydana gelir ve geçmiş her şeyden önce tam olarak anlamadığımız deneyimleri tekrar yaşamak arayışındadır. • Bağımlılıklar da nihai ve tam bir anlayış peşindeki tekerrür modelleridir. Bunlar her zaman unutma dürtüsünden veya üzüntüden kaynaklanmaz: coşku ve birlik anlarından doğan hatırlanma arayışında olan enerji dalgaları da olabilir. 16 • Ne bilinçaltımız ne de bilinçdışımız vardır; buna karşılık, çözümlenme arayışında olan enerji merkezlerine sahibiz. Bastırılmaları bir yana, bütün duygu ve düşüncelerimiz, hatta bilinçaltında olanlar bile, sürekli olarak dışa vurulup çözümlenebilecekleri tek merkez olan şimdiki zaman-bedenine akmaktadır. • Yaşamın nihai amacı, Potansiyel benliği bu dünyada tam anlamıyla ifade etmek amacıyla geçmişi anlamak ve böylelikle dağılıp gitmesini sağlamaktır. 17